Ergenler madde kullanmaya başlama açısından önemli bir risk grubunu oluşturmaktadır. Son yıllarda ülkemizde ve dünyada madde kullanımında artış olduğu gözlenmektedir. Ergenlikte madde kullanımının en sık atlanılan tanı gruplarından birini oluşturduğu gözönüne alındığında ergenlerde madde kullanımını anlamak ve tedavi etmek önem kazanmaktadır. Ergenlik döneminde madde kullanımı farklı evrelerden oluşan bir spektrum gösterir. Farklı biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin etkisi ile genç bir evreden diğerine ilerler, geriler veya aynı evrede kalır. Ergenlikte madde kullanım spektrumu 4 evreden oluşan bir süreklilik gösterir. Bu evreleri belirleyen özellik her evrede madde kullanımı ile ortaya çıkan duygudurumdaki değişikliklerdir.

  1. Duygudurumda oluşan dalgalanmaları öğrenme
  2. Duygudurumdaki dalgalanmaları arama
  3. Duygudurumda dalgalanma ile aşırı meşguliyet
  4. Normal hissedebilmek için madde kullanma.

İlk evre ergenin kimyasal bir madde kullandığı zaman duygudurumda değişiklikler olduğunu keşfetmesidir. Bu evre maddeleri deneme ve araştırma evresidir. Bu deneme bir çok ergen için ikinci evreye yol açar.

İkinci evre ergenin özellikle sosyal ortamlarda, madde kullanımı ile emosyonel durumundaki değişiklikleri sağlamaya devam etme evresidir. Ergenin Bu davranışı kendi gibi duygudurumunda dalgalanmalar oluşmasını isteyen akranları ile birlikte ortaya çıkar. Bu evre sosyal içicilik olarak tanımlanabilir. İkinci evreden sonra ergen bir sonraki evreye geçmeyebilir. Bu sosyal kullanım evresinde bir çok risk Bulunduğu unutulmamalıdır.

Madde kullanımının 3. evresinde ergende madde kötüye kullanımı geliştiği anlamına gelmektedir. Bundan sonra bağımlılık gelişme olasılığı artmaktadır. Bu evredeki herhangi bir madde kullanımı kendi kendine tedavi olarak kaBul edilebilir. Anksiyete ve gerilimden kurtulmak veya yalnızca eğlenmek amacı ile madde kullanılır. Ergen Bu kendi kendine tedaviyi uyumsal bir yaşantı olarak algılayabilir, ancak Bu gerçekte uyumsal değildir. Bu dönemdeki ergenler iki gruba ayrılırlar birinci gruptakiler zevk almayı devam etttirmek için kullanırlar. Başka değişle ‘hedonistik kullanım’ dır. İkinci grup acıdan kaçınan gruptur. Telafi edici grup olarak adlandırılırlar Bu kişiler maddeyi disfori veya diğer acı verici duyguları tedavi etmek amacıyla kullanırlar.

4.evre gencin yaşamını devam ettirebilmesi için bir kimyasal maddeye bağımlı olduğu evredir. Ergen Bu evrede maddelerle oluşan duygudurum dalgalanmaları şeklindeki yaşantının tekrarlanması için duyduğu kuvvetli bir istekle kompülsif olarak madde kullanır.

Bu evrelerden daha az sorunlu evreye geçme veya tamamen kullanımın kesilmesi genellikle dıştan gelen bir müdahale ile mümkün olmaktadır, kendiliğinden gerileme olması çok ender görülen bir durumdur.

Lettieri’ye göre bir kişinin madde kullanmaya devam etmesinin nedenlerinin anlaşılabilmesi için biyomedikal açıklamalar, Buna karşılık bir kişinin madde kullanmaya başlama davranışının anlaşılabilmesi için ise sosyal psikolojik açıklamalar daha uygundur. Madde kullanımından madde kötüye kullanımınıa doğru bir ilerlemeyi anlayabilmek için biyomedikal etmenlerle sosyolojik elemanların bileşimi en uygun açıklamayı sağlar. Ergenlikte madde kulanımını anlayabilmek için kişilik, aile ve akran belirleyicileri gibi temel etmenlerin gözardı edilmemesi gerekmektedir. Bu etmenlerden bir tanesi yeteri kadar güçlü bir olumsuz etkiye sahipse diğerlerinin olumsuz etkileri minimal olsa dahi yine ergende madde kullanma olasılığı yüksektir. Bunlardan bir veya daha fazlası güçlü pozitif etki gösteriyorsa ergen yüksek risk altında olsa dahi Bu onu madde kullanımına karşı koruyabilmektedir.

Bağımlılık sıklıkla kişinin kullandığı maddeye fiziksel olarak bağlı olması ile eşanlamlı kullanılmaktadır. Fiziksel bağımlılığın ön planda olmadığı durumlarda bağımlılığın dinamikleri kompülsiyon, relaps ve inkar olarak tanımlanmaktadır.

Ergenlerin kullandıkları psikoaktif maddeler erişkinlerin kullandıklarından farklılık göstermez. DSM- 4 de psikoaktif maddeler 11 sınıfta toplanmışlardır. Bunlar: alkol, amfetamin yada amfetamin benzeri maddeler, kafein, kannabis, kokain, hallüsinojenler, inhalanlar, nikotin, opiyatlari fensiklidin yada fensiklidin benzeri maddeler ve sedatif hipnotiklerdir. Alınan psikoaktif maddenin etkisi kullanım süresine, kullanılan maddenin saflık derecesine ve kullanım yoluna bağlı olarak farklılıklar gösterir. Madde kullanan ergenler farklı madderi birbirine karıştırarak kullanabilirler. Ergenlikte çoğul madde kullanımının bir istisna değil, çok sık ratlanılan bir durum olduğu vurgulanmaktadır. Bu durum değerlendirme ve tedaviyi güçleştirmektedir. Ergenlikte çoğul madde kullanımının nedenleri çok net olarak bilinmemektedir. Olası nedenler      -primer maddenin zararlı etkisini dengelemek için örn: Uyarıcıların etkisini azaltmak için alkol kullanımı gibi.

-İki maddeyi bir arada kullanarak her iki maddenin etkisini artırmak için örn: kokain ve eroinin birlikte kullanılması ile her ikisinin etkisini değiştirme

-Asıl tercih maddesi kullanılmadığı zaman diğer maddeyle idame etme için örn: O sırada alkol kullanılamıyorsa sedatiflerle gevşemeyi sağlama.

KULLANMA SIKLIĞI:

ABD’de ergenler arasında en sık kullanılan psikoaktif madde alkoldür. (%88’ ortaokulda ilk kez denemiştir), daha sonra sırasıyla esrar (%36.7), inhalanlar (17.6), halüsinojenler (%9.6), sedatif hipnotikler (%7.2) ve opiatlar (tümü %6.6 , eroin %0.9), gelmektedir.

Ülkemizde ergenlerde psikoadtif madde kullanım sıklığını tespit eden geniş çaplı araştırmalar yoktur. Yapılmış olan okul anket çalışmaları genellikle İstanBula ait verileri göstermektedir. Ayrıca Bu anketlerle okula devam etmeyen gençlik değerlendirilememektedir. Çalışan gençler ve sokak çocukları arasında madde kullanım sıklığı bilinmemektedir. İstanBulda 1991 yılında 1500 lise öğrencisi ile yapılan çalışmada hayatında enaz bir kez herhangi bir psikoaktif madde kullanma oranı %2.6 olarak Bulunmuştur. Bu oran 1995 yılında yapılan daha geniş kapsamlı bir çalışmada ise %6.9 olarak Bulunmuştur. Bu iki çalışmanın birbiriyle karşılaştırılması yöntem farklılıkları nedeniyle güç olmakla birlikte ülkemizde lise gençliği arasında madde kullanma oranlarında ciddi bir artış olduğundan sözedilebilir. Yaşam boyu bir kez esrar kullanma oranı 1991 yılında %0.7, 1995 yılında %4 olarak tespit edilmiştir. İstanBulda 1996 yılında 15-20 yaşları arasındaki lise öğrencileri ile yapılan bir çalışmada yaşamboyu en az bir kez esrar kullanma oranı %4.2, sedatif hipnotiklerin kullanımı %4, kokain kullanımı%0.8, eroin kullanımı %0.7’dir. Sağlık bakanlığı tarafından 1995 yılında yapılmış olan daha geniş çaplı araştırmada lise öğrencileri arasında alkol dışı psikoaktif madde kullanım oranının %3.5 olduğu saptanmıştır.

Ankara’daki 1990 yılında dört üniversitede okuyan 1382 öğrenci ile yapılan çalışmada maddeyi ilk kez kullanma yaşının 15 ve altı olduğu Bulunmuştur. Ergenlerde madde kullanımı genellikle 4 evreden gelişir

  • Bira şarap gibi alkollü maddelerin kullanımı
  • sigara ve ağır alkollü içeceklerin içilmesi
  • esrar kullanımı
  • eroin sedatif hipnotikler, hallüsinojenler gibi diğer yasadışı maddelerin kullanılması.
  • Esrar genellikle ilk kullanılan yasadışı maddedir. 1996 yılında yapılmış olan bir çalışmada hayatı boyunca en az bir kez esrar kullanmış olanların eroin deneme oranları %25.4 iken Bu oran hiç esrar kullanmamış gençler arsında %0.2 dir. Benzer şekilde esrar kullanmış olanlar arasında sedatiflerin kullanılması oranı %41.7 iken kullanmamış olanlar arasında %3.3 tür. Bu Bulgular esrarın hem kapı maddesi olduğunu, hemde gençler arasında çoğul madde kullanımının yaygınlığını göstermektedir.
  • Madde kullanımının etiyolojisi biyopsikososyal modelde açıklanmıştır. Bu modelde ortaya çıkarıcı etmenler
  • 1- Biyolojik faktörler
  • 2- Ergenin psikolojik gelişimi
  • 3- Kişilerarası çevre belirleyicileri
  • 4- Çevresel belirleyiciler
  • 5- Toplumsal faktörler.

Biyopsikososyal modelde birincil etkili olan ‘triad’ ergenin psikososyal gelişimi, aile işlevselliği ve arkadaşlarla ilişkiler olarak kaBul edilmektedir.

Ayrıca, ergenler erişkinlere göre madde kötüye kullanımı bozukluklarına yedi kat daha hızlı ulaşırlar.

BİYOLOJİK FAKTÖRLER

Madde kullanım bozukluğunda biyolojik faktörler 3 grupta incelenir.

  1. Genetik faktörler
  2. Norolojik faktörler
  3. İdiyosenkratik fizyolojik faktörler

Genetik faktörlere örnek olarak opiyat bağımlıları arasında yapılan bir çalışma verilebilir Burada 248 opiat bağımlısı ve akrabaları incelenmiş %37 sinin bir veya daha fazla kardeşinde opiyat kullanım öyküsü ve %28 inin daha uzak aile üyelerinde opiyat kullanımı olduğu tespit edilmiştir. Hastaların %3 ünün babasında opiyat kullanımı Bulunurken anneler arasında kullanıma hiç rastlanmamıştır. Sonuç olarak opiyat bağımlılarının birinci derece akrabalarında opiyat bağımlısı kişilerin olması olasılığı normal popülasyona göre dokuz kat daha fazladır.

Ailede alkolizm öyküsünün, ergenin gelecekte alkol bağımlısı olması için önemli bir belirleyici olduğuna ilişkin birçok çalışma vardır. Alkolik babaların evlat edinilmiş erkek çocuklarında %25 oranında alkol bağımlılığı tespit edilmiştir. Evlat edinilen alkol bağımlıları ile yapılan aile çalışmalarında ailede alkol bağımlılığı öyküsünün varlığının sonraki kuşakta öncül olduğu Bulunmuştur. Ayrıca ikiz çalışmalarında monozigot ikizlerde dizigot ikizlere göre alkol bağımlılığı görülme oranı hafif düzeyde daha yüksek Bulunmuştur. Evlat edinme ve ikizler üzerinde yapılan çalışmalar alkol bağımlılığının genetik temelini desteklemektedir. Bu çalışmaların verileri incelendiğinde %50 oranında kalıtımsal faktörlerin rol oynadığı görülmektedir. Bu kalıtımsal geçiş erkeklerde kadınlara göre daha belirgindir.

Alkolik anne babaların biyolojik çocuklarında çocukluk çağında artmış davranışsal aktivitenin Bulunması Bunların ileri yaşlarda alkol kullanımı ve ergenlikte madde kullanımı riskini artırmaktadır. Ayrıca antisosyal kişilik bozukluğu tanısı almış kişiler, belli kişilik özellikleri ve kognitif fonksiyonlarda bozukluk gösterirler, ki Bu da alkolizmin gelişmesini etkiliyor olabilir. Ancak antisosyal kişilik bozukluğunun alkol bağımlılığı ve madde kullanımı için başka ve ayrı bir risk faktörü olduğu unutulmamalıdır.

Gen çalışmalrında alkolizmin genetik temeli D2 reseptör geni ile ilişkili Bulunmuştur. D2 reseptörü ile karışık madde kullanımı arasında bir bağlantı olduğundan söz edilmektedir. Ancak bazı araştırmacılar Bu genin alkolizm için bir marker olarak kaBul edilemeyeceğini belirtmektedirler. Alkol ve madde bağımlılığında bir gen yerine birçok genin rol oynaması daha olası gibi görülmektedir.

ERGENİN PSİKOLOJİK GELİŞİMİ:

Ergenlik psikolojik gelişim açısından diğer gelişim evrelerine göre birçok özellik taşır. Ergenlik döneminin özelliği değişimdir. Birçok etmen tarafından değişimin hızı kalitesi ve gencin tüm Bu değişikliklere uyumu etkilenebilir. Ergenlik döneminde görülen değişiklikler geniş bir yelpazede yer alır, birçok genç için Bu değişiklikler biimek için bir fırsattır. Duyguları, başka insanlar ve dış dünya ile başa çıkmada yeni ve uyumsal yollar bulurlar. Bazı ergenlerde ise ergenlikteki psikolojik değişiklikler içsel dengeye bir tehdit olarak algılanır. Bu değişiklik stresi ile ezilir ve madde kullanımı gibi uyumsuz başa çıkma yollarına başvururlar.

Davranış bozuklukları ve negatif etki mekanizması madde kullanımına götüren iki ayrı risk faktörü olarak kaBul edilir. Negatif etki mekanizması, duygusal tepkilerde artma yani tepkisel davranma ve değişkenlik olarak görülür. Davranış bozukluğu ise davranışsal kontrolsüzlük impulsivite heyecan arama, antisosyallik ve geleneksel olmama olarak tanımlanır. Bu iki mekanizma arasındaki etkileşimler madde kullanımında risk oluştururlar.

KİŞİLER ARASI ÇEVRE BELİRLEYİCİLERİ

Çocuğun sosyal ve kognitif gelişiminde aile birincil rol oynamaktadır. Duygulanımdan yoksun olma ve veya aşırı derecede eleştirellik veya düşmanlık, yetersiz disiplin ve sipervizyon ve yakınlaşmada eksiklik ile karakterize yetersiz bir anne baba, çocukta agresyon ve antisosyal davranış örüntüsünün ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca ailenin madde kullanımına karşı olan tutumu Bu konuda gencin davranışlarını belirlemede önemli bir etkendir. Örneğin anne babanın çeşitli ilaçları kullanma alışkanlıkları, çeşitli sorunlarla karşılaştıkları zaman Bunları çözmede kullandıkları başa çıkma yolları, gencin de sorunlarla karşılaştığında anne babayı örnek alarak başa çıkmak için Bunları kullanmasına neden olabilmektedir. Anne babanın evlilikleriyle ilgili ilişkileri, kardeş etkileri ve arkadaş etkileri de madde kullanımında önemli etmenlerdendir. Araştırma sonuçlarına göre erken çocukluk dönemi agresyonu ergenlik dönemindeki antisosyal davranış için belirleyicidir. Bunun akranlar tarafından reddedilmekten daha önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Çocukluktan ergenliğe ulaşıldığında akran etkisi çok daha yoğun bir hal alır. Arkadaşlar arasında madde kullanımının varlığı ergenin madde kullanması için önemli bir öncüldür. Ancak normal dışı arkadaşların mı ergeni etkilediği yoksa zaten normal dışı olan ergenin mi kendisine benzer arkadaşlar Bulduğu konusu tartışmalıdır.

Kısaca ergenlikte madde kullanımının ilk öncülü çocuğun anne babası ile olan ilişkisidir diyebiliriz. Bu karşıklıklı bağlanma, destek ve kontrol değişkenlerinden oluşur. İkincisi ergenin kişiliğidir. Heyecan arama, asilik ve normal dışı davrnaışa eğilim gibi göstergeleri vardır. Üçüncüsü akranları arasında madde kullanımı önemli bir etki oluşturmaktadır. Dördüncü olarak anne babanın geleneksel olması ve annababa ile ergen arasındaki bağ koruyucu bir rol oynamaktadır. ki,Bu akranlar arasındaki madde kulanımını da dengelemektedir. Beşincisi çocukluk çağındaki irritabilite , öfke nöbetleri, kardeşlerle çatışma, annenin sağladığı ortam gibi bazı faktörler ergenlikte madde kullanımı ile yakından ilişkilidir.

Ergenlerin alkol kullanımı daha çok kollektif bir davranıştır. Bu sadece kültürel olarak şekillenen veya sosyal olarak kontrol edilen bir davranış değil neredeyse tamamen bir grup eylemidir. Gencin kişisel deneyimi ve tercihinden çok diğerlerine bir performans gösterisidir. Kişisel tercihlerinden çok davranışının diğerleri tarafından algılanış şekli önem kazanmaktadır. Bunun ciddi bir kollektif yanı vardır.

ÇEVRESEL BELİRLEYİCİLER:

Toplumsal çevrenin ergenin madde kullanımı ile ilişkisi Bunun sunduğu hizmet ve birincil, ikincil ve üçüncül önleme programlarının başarısı ile bağlantılıdır. Bu kapsamda birincil önleme ergenlikteki madde kullanımı ve Buna ilişkin sorunların önlenmesine ilişkin organize aktivitedir. İkincil önleme ergenin madde kullanımına ilişkin sorunlarının erken evrelerinde yapılan müdahaleleri kapsar Üçüncül önleme ise madde kullanım bozukluğu olan gençlere yönelik tedavi hizmetlerini kapsamaktadır.

TOPLUMSAL FAKTÖRLER:

Toplum biyopsikososyal faktörleri daha geniş bir çerçevede kapsar. Bu madde kullanımına ilişkin devlet politikaları, medya ve bunun madde kullanımına karşı tutum ve değerlerinden oluşur.

BAĞIMLILIĞIN DİNAMİKLERİ:

Madde kullanımı ile ergenin biyolojik, psikolojik ve sosyal sistemleri arasındaki etkileşimler, bağımlılık süreci ile sonuçlanır. Bağımlılık dinamikleri kompülsiyon, relaps ve inkar mekanizmalarından oluşur.

KOMPÜLSİYON: Bağımlılığın ana dinamiği olan kompülsiyon, maddenin temin edilmesi, kullanılması ve kullanıma devam edilmesi için kuvvetli bir isteğin olması dürtüsüdür. Bunun biyolojik ve psikolojik ögeleri vardır. Madde kulanımı konusunda zihinsel uğraşı olan genç, bunu kompulsif bir şekilde madde kullanarak açığa çıkarır. Nasıl, nereden ve ne zaman maddenin bulunacağı ve kullanılacağı rüminasyonu bağımlılık ile ilişkili bir belirtidir.

RELAPS: Relaps bağımlılık sürecinin önemli bir parçasıdır. Çeşitli stresörler relapsı tetikleyebilir. Bu stresörler biyolojik ve

/ veya psikolojik olabilir. Bu stresörlerle başa çıkmada güçlük çekilmesi tekrar madde kullanımına yöneltebilir.

İNKAR: Madde kullanımında inkar mekanizması direkt olarak madde kullanımının ve bunun etkilerine ilişkin farkındalığın azalması ile sonuçlanır. Bu körelmiş farkındalık madde kullanımının devam etmesine ve genellikle de artmasına yol açar.

MADDE KULLANIMINDA RİSK FAKTÖRLERİ:

Alkol kullanımının 15 yaşından önce başlaması, geç ergenlikte ağır alkol kullanımı, daha sonra bağımlılık ve diğer maddelerin kullanımı için bir öncüldür. Alkol kullanmaya başlama erken dönemde alkol kullanımından çok geç dönemde ortaya çıkardığı sonuçlar bakımından önem kazanmaktadır. İlk alkol kullanılan yaş, esrar ve diğer yasa dışı maddelerin kullanım oranlarını etkilemesi bakımından önemlidir.

Altta yatan bir psikiyatrik bozukluk, madde kullanımı açısından risk oluşturmaktadır. Ayrıca düşük özgüven yetersiz kişilerarası beceriler, yetersiz sosyal beceriler, olumsuz akran ilişkileri ve bozulmuş aile ilişkileri de riski artırmaktadır.

Azınlıklara mensup gençler arasında da madde kullanım riski artmaktadır.

Erkek ergenlerin, alkol kullanma, ağır düzeyde alkol kullanma ve Buna bağlı olarak ortaya çıkan sorunlarla karşılaşma olasılıkları kızlara göre daha fazladır. Türkiye de madde bağımlıları ile yapılan çalışmada bağımlıların %94.7 si erkek, %5.3’ü kadın bulunmuştur. Bağımlıların %11.3’ü 14-19 yaş arasında bulunmuştur.

Anne babanın alkol kullanma alışkanlıkları ergenin madde kullanım olasılığının artmasına neden olmaktadır.

Erken yaşlarda görülen antisosyal davranışlar, asilik, kendini diğerlerinden farklı görmek madde kullanma olasılığını artırmaktadır.

FİZİKSEL DEĞERLENDİRME:

Hastalardaki entoksikasyon yada yoksunluk sendromunu değerlendirmek için fiziksel muayene gereklidir. Aşırı anksiyete ve ajitasyon stümülanlar, kokain ve3/veya halüsnojenlerle intoksikasyonu düşündürür. Ajitasyon ayrıca alkol yada sedatif ve opiat yoksunluğunda da geözlenir. Letarji, yakın zamanda alkol sedatif yada opiyat kullanımını gösterebilir. Hastanın vital bulguları stümülant entoksikasyonu ve sedatif alkol yoksunluğunda yüksektir. Madde bağımlılığı ve yoksunluğunda vucutta gözlenebilecek değişiklikler şunlardır.

  • DERİ: Venleri takip eden skarlar yada multipl enjeksiyon izleri bulunur. Bunlar sıklıkla ön kol elbileği elin dorsalinde antekübital bçlgede yada ayak bileğinde bulunur. Çok tipiktirler, intravenöz (iv) yada supkutanöz iğne kullanan vakalarda apseler de görülebilir. Sarılık, karaciğer hastlaığını gösterir ve iv ilaç kullanımı ve alkol kullanımı ile birlikte olabilir. İlaç kullnanların derisindeki rashlar sekonder sifiliz in işareti olabilir. İv ilaç kullananlardaki yada prostrüde lerdeki sifiliz HIV enfeksiyonu ile birlikteseyredebilir. Ekskoriasyonlar kokain kullanan larda görülebilir.
  • LENFATİK SİSTEM: Kompulsif ilaç kullanımı olan herhangibir hastada lenf nodu büyümeleri dikkatle palpe edilmelidir. İv ilaç kullanımı öyküsü ve prostusyyon öyküsü araştırılmalıdır. Multipl büyük lenf nodları sağlıklı ilaç kullanıcılarında sıklıkla gösterilmiştir. LAPsi olan herhangibir ilaç kullanıcısında HIV testi gereklidir.
  • GÖZ: Toplu iğne başı şeklindeki pupil akut opiat intoksikasyonu vakalrında olur. Genişlemiş pupil ise stümülant kullanımı yada oopiat yoksunluğunda görülür. Nistagmus, özellikle sedatifler ve PCP de olmak üzere ilaç kullanımının birçok tipinde sıklıkla olur. Marihuana entoksikasyonunda konjuktivalarda hiperemi olur, fakat bu bulgu spesifik değildir. , diğer ilaç entoksikasyonlarında da gözlenebilri Scleral ikter karacipğer hastalığına sekonder gelişen sarılığı gösterir. Nazal mukozanın kronik sinüzit ülserasyonları ve nazal septum perforasyonu kokain inhalasyonunu gösterebilir.
  • GÖĞÜS: Madde kullananlarda bronkospazm veya asmatik reaksiyonlar sıktır. Kronik prodüktif öksürük sıktır. Pnomomediastinium ve pnomoperikardiyum gözlenebilir. Altta yatan tbc. Yada HIV enfeksiyonu gözden kaçırılmamalıdır.

 

TEDAVİ:

Ergenlerde madde kullanımının tedavisi öncelikle sorunun şiddetinin tespiti ile başlar. Yıkarıda sözü edilen evreler şiddetin belirlenmesinde bir ölçüt olarak kullanılabilir. Bu evrelere uygun tedavi yaklaşımları yapılır.

EVRE1- Ergenlerde deneysel olarak madde kullanımı nadiren, gencin tedavi için başvurmasına neden olur. Bu evrenin ileri bir aşamasında dahi olsa inkar mekanizması gencin ve ailesinin motivasyonunu sınırlar. Bu dönemde ergen ve ailesi sorunu kabul edecek olursa yapılacak en uygun yaklaşım bilgilendirme ve danışmanlık olacaktır. Bu müdahalenin amacı kullanımın ilerlemesini durdurma veya abstinensi sağlamadır. Eğer genç ve ailesi kullanımın farkında, fakat bunu bir sorun olarak kabul etmiyorsa abstinens kontratı yapmak uygun olac aktır. Bu belli bir süre genellikle 4-6 hafta madde kullanılmaması konusunda anlaşma yapılmasıdır. Bu süre zarfında kullanım fırsatlarının reddedilmesi, reddetmedeki güçlükler, kullanımdan kaçınmak için yaşam tarzının değiştirilmesinin gerekliliği değerlendirilmelidir.

EVRE2- İkinci evrede kişi düzenli madde kullanımı nedeniyle tedaviye gönderilmesine rağmen aynı zamanda sorunu inkar eder veya kabullenmekte güçlük çeker. Bazen genç sorunun farkındadır, fakat ailesi değildir veya bunun tam tersi olur. Abstinens kontratı bu evrede sorunun kapsamının tespit edilmesine ve ayaktan tedavi arayışında ilerde birliğin sağlanmasına yardım eder.

İkinci evrede madde stres ve duygusal durumlarla başa çıkmak için kullanıldığında diğer alanlardaki işlev bozukluğunun değerlendirilmesi psikoterapi ve başa çıkma yetileri üzerinde daha dikkatle durulmalıdır. Grup terapileri ve kendine yardım grupları etkili olmaktadır. Tedavi sürecine ailenin de katılması önemli bir yer tutmaktadır.

Tedavi süresince bazı kurallara uyulmadığı takdirde hastaneye yatarak tedavi uygulanmalıdır. Bu kurallar hiçbir nedenle alkol veya madde kullanımı olmaması, saldırgan davranışlar olmaması, terapilere düzenli katılım ve AA/NA toplantılarına katılımdır.

EVRE 3- Üçüncü evrede madde kullanımı ile aşırı zihinsel meşguliyet olması bağımlılığın bir göstergesidir ve hastaneye yatarak tedavi önerilir. Amaç yoksunluğun fiziksel semptomlarının tedavisi, yoğun madde kullanma isteği ile ilişkili şiddetli impulsivite ile başa çıkmada kontrol ve güvenliğin sağlanması ve tam bir değerlendirme yapılması için sınırları belli bir ortam oluşturulmasıdır. Önemli bir fiziksel veya psikiyatrik hastalığın varlığı tedavinin yatarak sürdürülmesini gerekli kılar.

EVRE 4- Dördüncü evrede madde kullanımı olan gençlerin tedavisi hastanede yatarak sürdürülmelidir. Bu aşamada eşlik eden tıbbi ve psikiyatrik bozukluklar da tedavi edilir. Yapılandırılmış ve destekleyici tedavinin hastane ortamında sürdürülmesi ortaya çıkabilecek şiddetli madde kullanım isteğinin ve tepkisel davranışların sınırlandırılmasını sağlar. Yalnızca ailenin desteğinin sağlanması değil aynı zamanda okul veya işte de desteğin sağlanması gerekmektedir.

 

 

 

Eylül 2021 tarihinden itibaren;

12 yaş üstü ergenler için
psikiyatri/psikoterapi,

Erişkinler için
analitik yönelimli psikoterapi/psikanaliz
hizmeti verilecektir.