Kimlik yapılanması, birincil nesnelerden ayrımlaşmaya, preödipal-ödipal bağların çözülmesine, cinsel kimliğin yapılanmasına sıkı sıkıya bağlıdır. Aynı koşullar cinsel kimliğin gelişimi için de geçerlidir. Ergenlikte çocuksu cinselliğin olgun ve normal halini alması beklenir. Çocuklukta, birbirinden ayrı dürtüler olarak ve değişik erojen bölgelere yayılmış olan cinsel etkinlik, yalnızca yerel doyumu amaçlar. Oysa ergenlikte bu kısmi dürtüler bir araya toplanırlar ve tüm projen bölgeler, genital bölgenin önceliğini tanırlar.
Bir cinse ait olmayı seçmek aslında eksik olduğunu, tamamlanmak için ötekine gereksinimi olduğunu kabul etmek demektir. Bu kabul, kastrasyon kompleksi sayesinde oluşur. Kastrasyon kaygısı gizil dönemi başlatacak ve üst benliğin oluşumunu hızlandıracaktır. Ödip kompleksi gibi kastrasyon kompleksi de toplumsal bir varlık olarak insan olmanın, yani özne olmanın koşuludur. Biri yasağa, öteki eksiğe gönderme yapar (Talat Parman). Bu durum, suçluluğun üstbenlik, utancın da ideal benlik bağlantıları ile ilgili tanımlamalarına oldukça benzer. Burada cinsiyet gelişimi ile suçluluk ve utanç duygularının benzer yollardan geçtiğini söylemek mümkün olabilir.
Marcelli ve Braconnier’ye göre cinsel nesne seçiminin başarılabilmesi üç önemli güçlüğün çözümüne bağlıdır.
- Anne baba nesnelerinden uzaklaşmak. Ergenlikte nesne yatırımı, kaybedilen ödipal nesnenin yeniden bulunması umuduyla yapılır. Gizil dönemden çıkan ergen ödipal sorunsalına geri döndüğünde fark eder ki, anne artık kadındır, baba da erkek.
- Güçlük, otoerotizmden heteroseksüaliteye doğru olması gereken geçişte yaşanmaktadır.
- Güçlük, biseksüalitenin çözümlenmesidir. Çocuklukta cinselliği belirleyen yalnızca penisin olmasıyken ergenlikte beden birçok ikincil cinsiyet özelliği kazanarak bir cinse ait olmanın seçimini yapar. Erinlik belirtilerinin ortaya çıkması ile çocuksu tümgüçlülüğün bir uzantısı olan cinsiyet değiştirme düşlemi terk edilmek zorundadır.
Erken Ergenlik boyunca bir kızın genellikle annesine olan ilgisi babasına ve diğer erkeklere yönlendirilir. Bu dönem biseksüel duraklama ve kararsızlık ile karakterizedir (Chodorow 1978). Kız babasını daha fazla sevdiği için suçluluk duyabilir ve böylece aile içindeki çatışmalarını sürdürebilir. En iyi kız arkadaşına ya da aile dışındaki bir erkeğe bağlanma geliştirebilir. Bir çok kız için pubertenin daha geç döneminde ödipal çatışma heteroseksüalitenin lehinde çözümlenmeye eğilimlidir. Ergen bir kız sadece babasına yönelmek zorunda kalmaz; Aynı zamanda diğer erkeklere de bağlanabilir. Bu ona babasına olan ödipal bağlanmasından uzaklaşma olanağı sağlar. Aynı zamanda Üstbenliğin oluşturduğu suçluluk duygularından da kurtulma olanağı sunar.
Freud erkeklerin diğer erkeklere olan ilgisinin ve kastrasyon anksiyetesinin biseksüaliteden kaynaklandığını belirtmiştir, benzer şekilde kadınlarda görülen ‘penise imrenme’nin de biseksüaliteden kaynaklandığı görüşündedir. Burada, suçluluk ve utanç duygularının Biseksüaliteyi beslediğini ve desteklediğini düşünmek yanlış olmaz.
Celal Odağ ise ergenlerdeki biseksüel eğilimler konusunda terapistleri uyararak bu eğilimleri, bir bütün olarak ele almalarını, bunların eril ve dişil karşıt kaynakları üzerinde durmalarını, doğrudan homoseksüaliteye bağlamamaları gerektiğini söyler. Sıkça yapılan bu hataların, tanı yanlışlıklarına neden olduğunu ve var olan kaygıları şiddetlendirdiğini belirtir. Ergenlerde cinsel eğilimlerin, sevgi, sıcaklık, yakınlık kurma gibi başka gereksinimlerin de yerine geçebildiğini vurgular.
Mete 17 yaşında lise son sınıf öğrencisi, kendisinden 5 yaş büyük bir abisi var. Uzun boylu, sarışın bir genç. Konuşurken yüzü kızarıyor, ellerini ovuşturuyor, koltukta oldukça gergin bir şekilde oturuyordu. Son bir yıldır, okula gitmek dışında evden çıkmama, arkadaşları ile görüşmemeye başladığı için ailesinin isteği ile görüşmeye getirilmişti. Dışarı çıktığında aşırı huzursuzluk, takip ediliyormuş duygusuna eşlik eden aşırı çarpıntı ve terleme hissediyordu .
Anne ve babası evlerinin alt katında kendilerine ait bir tekstil atölyesinde abisi ile birlikte çalışarak geçimlerini sağlıyor. Abi okumayı sevmediği için liseyi bırakmış. Mete hep çalışkan bir öğrenciymiş. İlk okulda parlak bir öğrencilik hayatı olmuş ancak lise giriş sınavlarında aşırı heyecanlandığı için çok düşük bir puan almış ve meslek lisesine yazdırılmış. Oysa Mete düz liseye gitmek istemiş. Ancak babası en azından mesleği hazır olsun diye üstel Baba ailede hep son sözü söyleyen dominant bir adam. Lisede ilk iki yıl başarılıymış ancak bölümüne hiç alışamamış. Başvurduğu dönemde ise üniversite sınavına hazırlanmak istiyor fakat Meslek Lisesinin stajları nedeniyle dersaneye gidemiyordu, üstelik istese dahi ders çalışamamaktan yakınıyordu. Ailesi özellikle babası üniversite sınavında lisedeki bölümünün devamı niteliğinde iki yıllık bir üniversiteye girmesini üsteliyor. Dersleri çalışamayacağını açıkta kalmaması gerektiğini vurguluyordu. Mete bir yıldır antidepresan tedavi görmesine rağmen yeterince rahatlama sağlanamamıştı.
Takibi sırasında üniversite sınavında istediği bölümü kazanamadığı için bir yıllığına dersaneye gidip sınava hazırlanmaya karar verdi. Ailesi bu durumu onaylamasa da kabul etti. Mete evde yaşanan bu karar sürecinden sonra dışarı daha rahat çıkmaya başladı. Yaşadığı panik duygusunda azalma oldu. Metenin hiç kız arkadaşı olmamıştı. Üstelik bu konu açıldığında Mete sanki çok sıra dışı bir durum gibi şaşkın bir şekilde cevap vermişti. Bu konuyu hiç düşünmediğini ifade edip, nereden çıktı bu mevzu şeklinde reaksiyon vermesi ilgi çekiciydi.
Planladığı gibi dersaneye gidiyor, arkadaşlarıyla daha rahat geziyordu. Ancak onların yanında zaman zaman kaygılarının tekrarlayacağından korkuyordu. Görüntüde eylemlerinde rahatlama olsa da aslında içindeki boşluk ve yetersizlik girdabı onu rahat bırakmıyor gibiydi.
Mete fiziksel olarak erkek görünümünde olabilirdi ancak ruhsal olarak karşı cinse yakınlaşma fikri ona çok uzaktı. Tüm ilişkileri hemcinsleriyle birlikteydi. Eşcinsel bir eylemi olmasa da arkadaşlarının yanında zaman zaman yaşadığı kontrolden çıkma panik yaşama korkusu eşcinsellik korkularını ele veriyordu. Anne ve babası çalıştığı için babaannesi ona bakmıştı. Babaanne çabuk sinirlenen sert mizaçlı biriydi. Çocukluğu babaannenin evi ve kendi evleri arasında gezerek geçmişti. Bu dönemde onun en tanındığı durum ders başarısından ibaretti. Baba erişilmesi zordu hep sert ve eleştireldi, onunla rekabet kimliğini bulmak zordu. Metenin sınırları çevresi tarafından çizilmişti.